plaj dendiği zaman benim de aklıma, güneş plajı, highlife, iç kumsal, dış kumsal, avcılar ile birlikte bir de küçükçekmece gölü geliyor. yetmişli yıllarda kürek sporlarının yapıldığı, aile gazinoları, çaybahçeleri, altın gibi kumlarının bulunduğu, yalıların önünden göle girildiği, dalgasız, pırıl pırıl bir küçükçekmece gölü...sandal kiralamalar, çay bahçelerinde aroma meyve suları, gölde balık tutmalar, taş kaydırmalar...bir plajdan öte bir hayat idi sanki...semte hayat veren, başka ilçelerden hafta sonu hücuma uğrayan özel bir mesire yeri idi küçükçekmece gölü...göl kenarında bulunan havuzlar, püfür püfür esen ağaç altlarında yakılan mangallar ile gerçekten o dönemin rivierası idi. sonra...sonra köprünün altından çok sular geçti...göl kirlendi, yalıların önü dolgu yapıldı, balıklar öldü, atıklar ve kanalizasyonlar göle aktı, semt göç aldı, çay bahçeleri kapandı...dilim elvermiyor ama o dönemlerden sonra "biz büyüdük ve kirlendi dünya" desem yalan olmayacak galiba... |