bildiğim iki tip sek sek vardı. biri mektup zarfı şeklinde olurdu, yani bir dikdörtgen (veya kare) diagonal olarak tüm köşelerinden çapraz çizilerek 4 eşit üçgen parçaya ayrılırdı zarfın altına da daha küçük bir kare çizilirdi. bu kareden oyuna başlanır ve 1 olurdu. zarfın içinde de 4 bölüm olmak üzere toplam 5 bölüm bulunur idi. ....
ikinci seksek tipi ise hep karelerden oluşurdu. boylamasına sıra ile üst üste üç kare çizilir (aynı 3 katlı bir apartman düşünün) daha sonra aynı sıraya iki kare birden çizilirdi. (dört ve beşinci kare, örneğimizdeki apartmanın 4.katını paylaşıyor gibi düşünün) daha sonraki katta 6. kare çizilir ve yine 7.8 kareler bir üstüne birlikte çizilerek 8 kutulu ve boylamasına 6 katlı bir aparman oluşturulurdu....her iki oyun da aynı sıra ile oynanırdı. sıra ile kaç kutu varsa taş o kutuya atılmaya çalışılır, o kutuya kadar gidip çizgilere basmadan taş getirilirdi. daha sonra ters1 ler başlardı. yani oyun öbür taraftan devam ederdi. atlatmacalar, sürükletmeceler, kamalar ile devam ederdi. özellikle o dönem tebeşir ile sarı ve kırmızı renkil diktörtgen taşların üzerinde oynardık ki saha belli olsun. bir de taş ya da ayak tam çizgiye basar gibi olup basmayınca iğne iplik su geçer denilirdi. şimdi düşünüyorum da güzel bir benzetme imiş... |