1960 lı yılların istanbul unda ve kış tatillerinde ankara çankaya da çok kızak kaydım, kayanları, düşüp kalkanları neşeyle seyrettim. istanbul da babamın odundan yontup yaptığı küçük bir kızağım vardı, hem karda hem de buzda kaymaya elverişli, tek kişilik. tenha yokuşlarda, arsalarda kayardık. esas şenlik akşamları mahalleli abiler ablalar selimiye-harem yokuşunda tahta merdivenle kayarken yaşanırdı. akşamüzeri yokuştaki evler yola kovalarla su atıp buz oluşmasını sağlarlardı. merdivende 7 - 8 genç, biri önde dümenci, biri arka dümenci. bir alem olurdu. ufak tefek kazalar da olmaz değildi, gece yarılarına kadar çığlık, alkış, şamata durmazdı, bozacı bile durur seyrederdi.çankaya da ise arkadaşlarımın dümenli isveç çelik kızakları vardı ve rus sefaretinin, pilot sokağın oralardan başlar taa meclisin oralara kadar -en fazla günde iki kez olmak üzere- kayardık. fazlasına gücümüz yetmezdi. yani kayarken güzel de yokuş yukarı gittikçe ağırlaşan kızağı sürüklemek gözümüzü yıldırırdı. amerikalı veletlerinse spedo marka, alçak ve hafif çelik altlı dümenli kızakları vardı (px den alırlar, caka satarlardı). hem oturarak hem de yatarak kayılabilen güzel boyalı kızaklar.. çocukluk işte, onların kızaklarına imrenirdik, ta ki bir kız arkadaşımız spedo kızakla kamyon altına girip bacağını kırana kadar. |